Türk edebiyatında "edebiyat" kelimesinin yaygınlaşması Tanzimat Dönemi'ne rastlar. Önceleri "edep ilmi" kullanılırken, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi aydınlar Batı etkisiyle bu terimi yaygınlaştırmıştır. 1860'lardan sonra edebiyat kelimesi sözlüklere yerleşmiştir. Şinasi'nin atasözü derlemeleri ve Ziya Paşa'nın "Şiir ve İnşa" adlı eseri, sözlü edebiyat ürünlerine dikkat çekerek aydınların halka yönelmesinde etkili olmuştur.
Batı'da Halka Yöneliş ve Halk Edebiyatının Doğuşu
Batı'da halka yöneliş, "Halka Doğru" anlayışıyla başlamıştır. Halk, okuma yazması olmayan, sözlü kültürle yetişmiş, sosyal değişimlerden az etkilenmiş bir kesim olarak görülüyordu. Bu anlayış, geçmişe duyulan romantik bir nostaljiyle birlikte, halkın destan, mit, türkü ve inançlarında ulusal ruhun izlerini arıyordu. Uluslaşma ve devletleşme süreçlerinde bu "temiz ruhun" temel oluşturacağına inanılıyordu. Böylece halkın sözlü edebiyat ürünleri derlenmeye başlandı. Özellikle Fransız İhtilali sonrası millet olgusuna dayalı modern devlet kurma isteği, aydınları bu kaynağa yöneltti. Halkın kuşaktan kuşağa aktardığı sözlü kültür, halk bilimi ve halk edebiyatı olarak adlandırıldı. Bu edebiyat, Türkiye'de 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmıştır.
Osmanlı'dan Türkiye'ye Halk Edebiyatının Evrimi
19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin dağılmasını önlemek amacıyla izlenen Osmanlıcılık politikası, yerini İslamcılık ve ardından Türkçülük akımına bırakmıştır. Türkiye'de de Avrupa'daki gibi halka yöneliş başlamış, halk bilimi ve edebiyatının birleştirici gücüne inanılmıştır. Sözlü kültürdeki türler toparlanarak ulusal bir sentez oluşturulması amaçlanmıştır. 1908 sonrası Türkçülük akımının öncüleri Ziya Gökalp, Rıza Tevfik ve Fuad Köprülü, halk arasında sözlü olarak var olan edebi ürünleri "Halk Edebiyatı" olarak adlandırmışlardır.
Halk Edebiyatının Kaynakları ve Türleri
Türklerin İslamiyet'i kabulüyle medreselerde yetişen aydınlar, divan edebiyatı geleneğini sürdürmüşlerdir. Ancak İslamiyet öncesinde de kopuz eşliğinde icra edilen sözlü bir edebiyat geleneği vardı. Ozanlar ve kamlar tarafından oluşturulan koşmalar, sagular, koşuklar, mitler ve atasözleri, Türk milli edebiyat geleneğini oluşturmuştur. Batı Avrupa'da 18. yüzyıldan itibaren anonimleşen ve halkın ruhunu yansıtan masal, efsane, destan, bilmece gibi ürünlere Anonim Halk Edebiyatı denir. Ozan-baksı geleneğini devam ettiren Tekke ve Tasavvufi Halk Edebiyatı ile Aşık Tarzı Türk Edebiyatı da halk edebiyatının önemli türlerindendir.
- Anonim Halk Edebiyatı
- Tekke ve Tasavvufi Halk Edebiyatı
- Aşık Tarzı Türk Edebiyatı
Fuat Köprülü'nün Halk Edebiyatına Katkıları
Mehmet Fuat Köprülü, İstanbul Üniversitesi'nde Türkoloji bilimini kurmuş ve Türk edebiyatı alanında önemli çalışmalar yapmıştır. "Türk Edebiyatı Tarihinde Usül" adlı makalesiyle edebiyat tarihlerinde tezkirecilik yöntemine son vermiştir. 1920'de yayımlanan "Türk Edebiyatı Tarihi" kitabı, çağdaş bir bakış açısıyla hazırlanan ilk Türk edebiyatı tarihidir. Köprülü, Aşık Edebiyatı ve Tekke Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarla da önemli bir yere sahiptir. Ziya Gökalp ise masal derlemeleriyle ilgili ilk çalışmaları yapmıştır.
Halk edebiyatı araştırmalarının nasıl şekillendiğini anlamak için iki önemli esere işaret etmek gerekir: Sadettin Nüzhet ve M. Ferit’in 1926’da yayınladıkları Konya Halkiyat ve Harsiyatı ikincisi Çankırılı Talat Onat’ın 1928’de yayınladıkları Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i adlı eseridir. Halk Edebiyatının yazılı kaynakları genel olarak şunlardır: Çin Yıllıkları, Bengütaş Yazıtları, Eski Uygur Metinleri, Kutadgu Bilig, Divanu Lügâti’t Türk, Atabetü’l Hakayık, Divan-ı Hikmet, Dede Korkut Kitabı, Tarih Kitapları, Atasözü Kitapları, Masal Kitapları, Osmanlı ve Cumhuriyet Yıllıkları, Fıkra Kitapları, Menakıb-nameler, Şair nameler, Destan Kitapları, Seyahatnameler,Divan Edebiyaı Eserleri, Günlük Gazeteler, Cönkler ve Mecmualar.
Halk edebiyatı, Türk kültürünün ve kimliğinin önemli bir parçasıdır. Sözlü gelenekten yazılı kaynaklara uzanan geniş bir yelpazede, halkın duygu, düşünce ve yaşam biçimini yansıtır. Fuat Köprülü ve Ziya Gökalp gibi önemli isimlerin çalışmalarıyla günümüze ulaşan bu zengin miras, gelecek nesillere aktarılmaya devam edecektir.