
Silahlar Susunca Hayat Değişir mi? Barış Umudu Yeşeriyor!
Türkiye'de bireysel silahlanmanın artmasıyla birlikte kadına şiddet olayları da ne yazık ki yükselişe geçiyor. 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü'nde bu acı gerçek bir kez daha gündeme gelirken, barış umutları da tazeleniyor. Silahların susmasıyla şiddetin azalacağı, toplumsal huzurun sağlanacağı düşüncesi, birçok kesim tarafından destekleniyor.
Şiddetin Kısır Döngüsü ve Bireysel Silahlanma
Erkek şiddeti, sadece kadınların değil, tüm toplumun huzurunu ve güvenliğini tehdit ediyor. Evde başlayan şiddet, sokakta silahlarla devam eden bir kısır döngüye dönüşüyor. Kadınların en güvenli hissetmesi gereken evlerinde öldürülmesi, boşanmak istedikleri için hedef olmaları, bu şiddetin toplumsal bir sorun olduğunu açıkça gösteriyor.
Bireysel silahlanmanın yaygınlaşması, kadın cinayetlerini daha da artırıyor. Ateşli silahlara kolayca ulaşılabilmesi, sadece kadınların değil, çocukların, ailelerin, yani hepimizin yaşamını tehdit eden bir toplumsal güvenlik sorunu haline geliyor.
- Şiddet, evin içinde başlayıp sokakta devam eden bir döngüdür.
- Kadınların en güvenli hissetmesi gereken yerlerde şiddete maruz kalması, sorunun toplumsal boyutunu gösterir.
- Bireysel silahlanma, kadın cinayetlerini tetikleyen önemli bir faktördür.
Barışın Gündelik Hayata Etkisi
Çözüm sürecinin konuşulduğu, silahların susması için adımların atıldığı dönemlerde erkek şiddetinde belirgin bir azalma yaşanması dikkat çekicidir. Toplumsal şiddet, birbirinden bağımsız değildir. Savaş, çatışma ve militarizm, kadınların ve çocukların yaşamına doğrudan yansır. Şiddetin domino etkisi, nerede başlarsa başlasın mutlaka yayılmasına neden olur.
Silahların sustuğu her dönemde şiddetin genelinde yaşanan düşüş, barışın sadece siyaseti değil, gündelik hayatı da değiştirdiğini gösteriyor. Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesi, sadece çatışmaları sona erdirmekle kalmayacak, aynı zamanda memleketin ekonomisini rahatlatacak, erkeklerin kadınlara ve çocuklara daha az şiddet uygulamasını sağlayacak, demokrasimizi güçlendirecek ve toplumsal huzuru yeniden inşa edecektir.
Barış İçin Cesaret ve Umut
Yüksel Genç'in hedef gösterilmesi, aslında barışın ve demokratik çözüm arayışlarının kendisini hedef almakla eşdeğerdir. Bazı siyasetçiler barış konusunda cesaretsiz davranabilir, ancak gerçek bir toplumsal barış için daha cesaretli olmak gerekir. Herkesin bu süreçte sorumluluk alması, barışın tesisi için büyük önem taşır.
Hiçbir şiddet türü birbirinden bağımsız değildir. Kadına, çocuğa, hayvana yönelen şiddet ile çatışmalar, bireysel silahlanma ile erkek şiddeti arasında kopmaz bağlar vardır. Bu nedenle, şiddetin her türlüsüne karşı ortak bir mücadele yürütmek gerekmektedir.
Belki bu sürecin sonunda karanlık günler daha da derinleşir. Ancak tam tersi olursa, önceki denemeler gibi yarıda kalmaz, gerçek bir toplumsal uzlaşma sağlanırsa, düşünce özgürlüğü güvence altına alınır, hasta mahpuslar serbest bırakılır, kayyım uygulamalarına son verilir, hukuk gerçekten işlemeye başlarsa... Böylesi bir sıradan huzuru kazanmak neden mümkün olmasın?
Şiddetsiz Bir Gelecek Umudu
Ülkenin geleceği, kadınların ve çocukların güvenliği için daha huzurlu bir düzen kurmak, barış için cesaret göstermeye değer. Barış için cesaret göstermek riskli görünebilir, ama denememek, vazgeçmekten daha büyük bir kayıp olacaktır. Bu topraklarda yaşayan her birey, barış içinde yaşama hakkını hak ediyor. Bu memleket artık yalnızca şiddetsiz bir haftayı değil, şiddetsiz ve silahsız günleri görmeli. Özgür, adaletli ve toplumsal bir barış içinde...