"Sen Bana Geldin, Ben Kendime": Bu Sözün Sırrı Ne?
Gündem

"Sen Bana Geldin, Ben Kendime": Bu Sözün Sırrı Ne?


12 April 20255 dk okuma25 görüntülenmeSon güncelleme: 19 May 2025

Dillerden düşmeyen o büyülü söz: "Sen bana geldin, ben kendime." Bu ifade, sadece bir iltifat değil, aynı zamanda bir insanın hayatını kökten değiştirebilecek bir dokunuşun anahtarı. Peki, bu sözün ardında yatan derin anlam ne ve insanları bu kadar derinden nasıl etkiliyor?

Bu Sözün Gücü

Bu söz, bir insanın içindeki sevinci doruklara taşıyabilir, onu hüzün ve kederden kurtararak tüy kadar hafifletebilir. Göz pınarlarının musluğunu açtırabilir, hatta ölü bir ruhu bile diriltebilir. Bundan daha latif bir iltifat, daha ince bir kalbi dokunuş düşünülemez. Bu söz, ümitsizlik kuyusuna salınmış sağlam bir ip gibidir; kişinin tutunabileceği bir kulp, yaslanabileceği sağlam bir duvardır.

Bu sözü duyan bir insan nasıl harekete geçmez? Hücrelerinin en ücra köşelerine kadar yayılan bu sihirli kelimeler, insanın gönlünde nice umutlu şafaklar uyandırır. Bu sözü söyleyen kişi, muhatabına gerçekten değer verir. Onu kalbinde hissettirir, ancak asla ezerek veya borçlandırarak değil. Bu nedenle, onu tanıyanlar, arkadaşlarını da yanlarına alarak gelirler ve ilk kez tanıştıkları bu insanlarla bile yürekten bir muhabbet bağı kurarlar.

Hayat Bir Laboratuvar

Bu kişi, hayatı bir laboratuvar, insanları ise en öğretici öğretmenler olarak görür. Gözlem yapar, müşahede eder. İnsanları yaşamın en hilesiz aynası olarak yüzüne tutar ve böylece kendine çekidüzen verir. Eksiklerini giderir, yanlışlarını düzeltir, doğrularını pekiştirir. İşte bu yüzden "Sen bana geldin, ben kendime" der.

Akademik bir titri olmasa da, olayları okur, simalardan anlamlar çıkarır. Bir keresinde, şüpheye düşüp onu sınamaya çalıştığımda, tereddüdümü anlamış ve o gün yanımda götürdüğüm arkadaşım üzerinden kendine çıkardığı dersleri sıralamıştı. Arkadaşım, ayrıldıktan sonra şaşkınlıkla "Adam beni çözdü, elim ayağım birbirine karıştı" demişti.

Aşkın Mirası

Sonra anladım ki, bu sözün kökeni çok daha derinlerde yatıyor. Bir gün, yüzümdeki sorgulayıcı ifadeyi yakaladığında, şunları söyledi: "Gençlik yıllarımda beni bana kendisiyle getiren bir yârim oldu. On yıl kadar birlikte yaşadık. Ayaklarımız hiç yere değmedi. Bu söz ona ait. Bana sürekli böyle seslenirdi. Ama o hayatın öte yakasına göçünce anladım ki, durum tam tersiymiş. O bana geldi, bende kendime." Mesele anlaşılmıştı.

  • İnsanları olduğu gibi kabul et.
  • Onların güçlü yönlerini öne çıkar.
  • Hayatı bir öğrenme süreci olarak gör.
  • Kendine ve başkalarına karşı dürüst ol.
  • Sevgiyi ve şefkati her zaman ön planda tut.

Demem o ki, birbirine iyi gelen ve insanı kendine getirenlerin kıymeti yaşarken bilinmeli. "Sen bana geldin ben kendime" demekte geç kalmayalım. Ne dersiniz?