19 Nisan 2025 Cumartesi

Samandağ'da Kamulaştırma Şoku: "Deprem Değil Hükümet Öldürdü!"

Hatay'ın Samandağ ilçesinde, depremzedeler için yapılması planlanan afet konutları projesi, beraberinde büyük bir krizi de getirdi. Mağaracık ve Hıdırbey mahallelerinde, afet konutu inşaatı için acele kamulaştırma kararı alınan tarım arazilerine iş makineleri girdi. Vatandaşlar, zeytin ve narenciye ağaçlarıyla dolu arazilerinin ellerinden alınmasına büyük tepki gösterdi. "Deprem bizi öldürmedi, hükümet öldürdü!" feryatları yükselirken, bölgede gergin anlar yaşandı.

Kamulaştırma Kararına Vatandaşlardan Sert Tepki

Arazileri kamulaştırılan vatandaşlar, kendilerine herhangi bir bilgilendirme yapılmadan başlatılan çalışmalara sert tepki gösterdi. İş makinelerinin çalışmalara başlamasıyla birlikte yaşanan gerginlik sırasında, arazisi kamulaştırılan iki vatandaş olay yerinde fenalaştı. Sağlık ekiplerinin müdahalesinin ardından fenalaşan vatandaşlar hastaneye kaldırıldı. Bir vatandaşın olay yerinde çektiği videoda, sökülen ağaçlarını göstererek, "Bize haber dahi verilmeden ağaçlarımızı söktüler. Hak mı, hukuk mu, adalet mi bu? Zaten yeterince zarardayız. Şimdi bir de bahçelerimizi bu hale getirdiler. Deprem bizi öldürmedi, hükümet öldürdü," dedi.

Avukat Irmak: "Telafisi İmkânsız Zararlar Doğdu"

Avukat Cuma Irmak, acele kamulaştırma kararlarının iptali için İdare Mahkemesi'nde açtıkları davaların halen sürdüğünü belirtti. Irmak, dava süreci devam ederken sabah saatlerinde kolluk kuvvetleri eşliğinde iş makinelerinin arazilere girdiği bilgisini aldıklarını aktardı. Yürütmeyi durdurma taleplerinin mahkeme tarafından reddedildiğini ancak esasa ilişkin duruşmanın 21 Nisan’da yapılacağının altını çizen Irmak, yaşananları şöyle anlattı:

Olay yerine gittik. Yetkililer, uygulamanın talimat doğrultusunda yapıldığını söyledi. Ben de 21 Nisan’daki duruşmadan önce arazilere girilirse, bu duruşmanın anlamının kalmayacağını ve telafisi imkânsız zararların doğacağını ifade ettim. Ancak dinlenmedik. Tüm ağaçlar kökünden söküldü: zeytin, defne, kayısı, erik, mandalina, limon… Üstelik hepsi çiçek açmış, olgunlaşma aşamasındaydı.

Avukat Irmak, Kaymakam ile bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve duruşma gününe kadar çalışmaların durdurulacağı sözünü aldıklarını belirtti. Ancak arazide çalışma yürütenlerin, ret kararı verileceğini söylediklerini iddia etti. Irmak, "Yani henüz gerçekleşmemiş bir mahkemenin ret kararı verileceğini dahi biliyorlar. Ve sonuçta ağaçlar söküldü; kuyular, artezyenler, tarım sulama kanalları tahrip edildi. Bölgede üç-dört ev vardı, 'dokunmayacağız' demişlerdi ama o evlere elektrik sağlayan direkler söküldü. Ayrıca iki yurttaşımız da fenalaşarak hastaneye kaldırıldı," dedi.

"Son Tarım Arazilerine Dokunulmasın" Çağrısı

Avukat Cuma Irmak, 11 etaplı TOKİ afet konutu ve ticaret merkezi projesi kapsamında yaklaşık 200 dönümlük tarım arazisinin kamulaştırılmasına karşı yurttaşların 2025’in başından bu yana direndiğini belirtti. Irmak, yurttaşların taleplerini şu sözlerle aktardı:

  • Yıllardır emek verdiğimiz, tarıma açtığımız, çocuklarımız gibi gördüğümüz zeytin ve narenciye ağaçlarımıza dokunmayın.
  • Bu arazilerin hemen üst kısımlarında dokunulmayan binlerce dönüm hazine arazisi bulunuyor.
  • Bir yandan tarımı teşvik ederken, diğer yandan Samandağ’daki tarım niteliği taşıyan son arazilere dokunmazsınız.

Mağaracık Mahalle Muhtarı Cuma Uzun ise, mahallede yaklaşık 6 bin 500 kişinin yaşadığını ve 6 Şubat depremleri sonrasında yoğun göç aldıklarını belirtti. Uzun, afet konutu inşaatları kapsamında alınan acele kamulaştırma kararlarına karşı muhatap bulamadıklarını vurguladı. Aylardır yetkililerle görüşmek için birçok girişimde bulunduklarını ifade eden Uzun, "Valiliğe gittik, bizi Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne yönlendirdiler. Oradan da 'Hiçbir şey yapamazsınız' yanıtını aldık. Oysa burada narenciye ağaçları ve zeytinlikler var; bunlar vatandaşın temel geçim kaynakları," dedi.

Samandağ'da yaşanan bu kamulaştırma krizi, depremzedelerin yaşadığı travmayı daha da derinleştirdi. Vatandaşlar, hem evlerini hem de geçim kaynaklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Yetkililerin, vatandaşların sesine kulak vererek, daha adil ve sürdürülebilir çözümler üretmesi bekleniyor. Aksi takdirde, bu tür uygulamalar sadece mağduriyeti artırmakla kalmayacak, aynı zamanda bölgedeki sosyal huzursuzluğu da körükleyecektir.

İlgili Haberler