
Cengiz Holding'e Bakanlık Kıyağı! İmarda Adrese Teslim Değişiklik Mi?
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Üsküdar'da Cengiz Holding'e ait arazi için yaptığı imar değişikliği büyük tartışma yarattı. Park ve yol alanı olarak belirlenen yaklaşık yedi dönümlük arazi, özel hastane yapımı için düzenlendi. Bu kararla birlikte, arazide bulunan ve daha önce AKP Seçim Koordinasyon Merkezi olarak kullanılan 'riskli yapı' olarak tanımlanan prefabrik yapı da gündeme geldi. Bakanlığın bu kararı, kamu yararı ve şehircilik ilkeleri açısından soru işaretleri oluştururken, süreçteki usulsüzlük iddiaları da dikkat çekiyor.
Bakanlık Kararıyla Park Alanı Hastaneye Dönüştü
İstanbul'un değerli semtlerinden Üsküdar'da, İcadiye Mahallesi'nde bulunan yedi dönümlük arazi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın imar planı değişikliğiyle özel hastane alanına dönüştürüldü. Bu karar, 12 Kasım'da İstanbul Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'nün web sitesinde yayınlandı. Arazinin sahibi olan Cengiz Holding'e bağlı Ahen Maden Sanayi ve Ticaret AŞ, bu değişiklik sayesinde önemli bir avantaj elde etti. Daha önce park ve yol alanı olarak belirlenen arazi, şimdi ticari değere sahip bir sağlık tesisine dönüştürülebilecek. Süreçte, Üsküdar Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) devre dışı bırakılarak, 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu kapsamında bakanlık yetkisi kullanıldı. Normal şartlarda bu tür bir değişiklik için izlenmesi gereken yol şu şekildeydi:
- Mülk sahibi, Üsküdar Belediyesi'ne plan değişikliği talebinde bulunur.
- Üsküdar Belediye Meclisi karar alır.
- İBB Meclisi onayı veya reddi gerçekleşir.
Ancak bu süreç işletilmeden, bakanlık doğrudan yetki kullanarak plan değişikliğini gerçekleştirdi. Üsküdar Belediyesi henüz resmi bir açıklama yapmazken, belediye kaynakları konunun yakından takip edildiğini belirtti.
AKP Seçim Merkezi Olarak Kullanılan Riskli Yapı Tartışması
Bakanlık, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği raporunda, arazide 'yıkılma riski taşıyan yapı' olduğunu belirtiyor. Raporda, parselin riskli yapı olduğu ve üzerinde ekonomik ömrünü tamamlamış bir yapı bulunduğu ifade ediliyor. Ancak, Google Haritalar'daki görüntülerde arazide tek katlı iki yapı ve bir prefabrik yapı görülüyor. Bu prefabrik yapının, 2023 ve 2024 seçimlerinde AKP Üsküdar Seçim Koordinasyon Merkezi olarak kullanıldığı biliniyor. Hatta AKP'nin 2023 yılında hazırladığı bir tanıtım videosunda da bu durum açıkça görülüyor. Arazinin hemen yanında AKP Üsküdar İlçe Başkanlığı bulunması ve geçmişte de AKP tarafından kullanıldığına dair görüntüler, durumun siyasi boyutunu gözler önüne seriyor. Bu durum, kamuoyunda "adrese teslim" bir imar değişikliği yapıldığı yönünde şüpheler uyandırıyor.
İnşaat Hakkı ve Kamu Yararı Tartışması
Plan açıklama raporuna göre, yaklaşık 6 bin 965 metrekarelik parselde emsale tabi inşaat alanı 10 bin 448 metrekare olarak hesaplanıyor. Üç bodrum katın emsal hesabı dışında tutulmasıyla, bu katlarda yapılabilecek 9 bin 403 metrekarelik kapalı alan da toplam inşaat hakkına ekleniyor. Böylece, arazide fiilen 19 bin 851 metrekareye kadar inşaat yapılması mümkün hale geliyor. Bu düzenlemeyle birlikte, daha önce park ve yol gibi kamusal kullanıma ayrılmış donatı alanı da azalıyor. Plan raporunda, mahallelinin ortak kullanımına ayrılmış donatı alanında 1147 metrekarelik bir kayıp oluştuğu belirtiliyor. Üç bodrum katın 'emsal dışı' bırakılması, bu alanların resmi inşaat hakkı hesabına dahil edilmeden inşa edilebildiği anlamına geliyor. Yani kağıt üzerinde emsal 1.50 görünürken, bodrum katlar sayesinde arazide fiilen çok daha yüksek bir kapalı alan ve yoğunluk oluşuyor. Bu durum, kamu yararı ilkesine aykırı bulunarak eleştiriliyor.
Sonuç olarak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Cengiz Holding'e ait arazi için yaptığı imar değişikliği, kamuoyunda büyük tepkilere yol açtı. AKP Seçim Koordinasyon Merkezi olarak kullanılan riskli yapının bulunduğu arazinin özel hastane alanına dönüştürülmesi, "adrese teslim" bir uygulama olarak değerlendiriliyor. Bu durum, şehircilik ilkeleri, kamu yararı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri açısından ciddi soru işaretleri yaratıyor. Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin göz ardı edildiği bu tür uygulamaların, toplumun güvenini zedelediği ve kamu kaynaklarının etkin kullanımını engellediği belirtiliyor.










